Yeryüzü harikası Peri Bacaları, gizemli yeraltı şehirleri, otantik lüks mekanları, özel ve leziz yemekleri, sıcakkanlı ve misafirperver yöre halkıyla, yeryüzünün hiçbir yerine benzemeyen, istisnasız herkesi kendine aşık eden, bambaşka bir gezegendir Kapadokya…
Medeniyetlerin Beşiği Kapadokya
Kapadokya kelimesi, Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamında olan Katpatuka kelimesinden gelir. Erciyes ve Hasan Dağlarının patlaması ile tüm yöreye dağılan lavların soğumasından ve insanların ilk ayak basmasından sonra Kapadokya’nın tarihi başlamış oldu. Bilinen tarihe göre, sırası ile Hititler, Neşalılar, Frigler, Medler, Persler, Büyük İskender, Bizans (Roma) İmparatorluğu, Selçuklu İmparatorluğu, Cenevizliler, Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetleri ile günümüze kadar ulaşmıştır.
Kapadokya, Bizans (Roma) İmparatorluğu döneminde yayılmaya başlayan Hıristiyanlık dini ile putperestlik arasında kalmış ve Hıristiyanlığın yayılmasında en önemli bölge haline gelmiştir. MS 313 yılına kadar Hıristiyanlık gizli gizli yeraltlarında yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. MS 313 yılında Constantinus imparator olunca Hıristiyanlık serbest bırakılmış ve bu tarihten sonra Kapadokya’da Kilise ve manastırların yapımına hız verilmiş.
VII. Yüzyıldan itibaren yayılmaya başlayan İslam dini, imparatorluk içerisinde yaşanan karışıklıklar, dıştan gelen istilalar ile Kapadokya’da tehdit ve kaos hiç bitmemiş, sürekli gizli Hıristiyanlığı yaşama alanlarını ve sığınak alanlarını geliştirmek zorunda bırakmıştır. 1071 yılında Anadolu’nun hızla Selçukluların eline geçmesi ile Bizanslıların dini inançlarına dokunulmamış ibadetleri serbest bırakılmıştır. Bu bölgede aynı yerde ve aynı zamanda yapılan kilise ve camiler her iki toplumun birbirlerine ne kadar hoşgörülü baktıklarını simgelemektedir.
Selçukluların dağılmasından sonra Anadolu’da beylikler devleti başlamış. Kapadokya şehirleri zaman zaman bu beylikler arasında el değiştirmiş. Osmanlı büyüyüp güçlendikten sonra tüm Anadolu’ya sahip olarak güçlü bir devlet olmuşlar. Osmanlılar zamanında da Hıristiyanların dini inançlarına dokunulmamıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında yapılan nüfus mübadelesi ile birlikte Hıristiyan toplumu Kapadokya’da son bulmuş…
Kapadokya, kayaları tüf olması sebebi ile kazması kolaydır. Kazıldıktan sonra hava ile temas eden tüf kayalar sertleşerek yüzyıllarca dayanıklı hale gelirler. Bu özelliği ile mağaraların kullanımı ilk Hititler dönemine dayanır. Çünkü mağaraların bir başka çok önemli bir özelliği vardır ki günümüzde bile hala kullanılır. Buzdolabının olmadığı bir dönemde, yazın ve kışın 12 derece sabit bir sıcaklığı olan ve belirli bir nem oranına sahip olan bu mağaralar, tüm medeniyetlerce yiyecek ve erzak depoları olarak kullanılmıştır ve halen günümüzde de kullanılmaktadır. Zira Kapadokya, Türkiye’nin şu anda bile limon, portakal ve patates depolama merkezidir.
Hititler döneminden itibaren kullanılan bu mağaraları Bizanslılar tespit etmiş, innovasyonla geliştirerek, dini yaşam, sığınak, depo ve hayvanlarına barınak alanları olarak kullanmış olmalılar. Çocukluğumdan hatırladığım kadarıyla bahçemizde yerin altında bir odadan oluşan “Elma Damı” adını verdiğimiz elmalarımızı, patateslerimizi, çömlek peynirimizi yaz-kış sakladığımız bir mağarayı kullanırdık. Halen de yörede birçok evin bahçesinde bu şekilde kullanılan yerler bulunmaktadır.
Kapadokya’da tabiat ve insanoğlunun el ele vermesi ile yeryüzünün en güzel harikaları meydana gelmiştir. Tüm dünyanın ilgisini çeken bu harikaları 4 ana kategoride toplamak mümkündür.
• Yeryüzünde eşi ve benzeri bulunmayan tabiat harikası Peri Bacaları…
• Hem gizli ibadet yeri, hem de sığınak olarak kullanılan ve dünyanın 8. harikası olarak nitelendirilen yer altı şehirleri.
• Hz. İsa’nın, Hz. Meryem’in, Azizlerin ve İncil’de geçen konuların tasvirlendiği freskli mağara kiliseleri
• Muhteşem manzaraları ile vadiler ve doğal kaleler
Peri Bacaları Peri Bacaları denilen yüzey şekilleri, dördüncü jeolojik zamanda Erciyes ve Hasan Dağı volkanik hareketleri sonucunda, yağmur, rüzgar ve hızlı iklim değişiklikleri ile doğal erozyonlar sonucunda oluşmuştur. Peri Bacalarının nasıl oluştuğundan çok, sahip oldukları şekiller dikkat çekicidir.
Peki, Peri Bacaları ismi nereden geliyor ve neden Peri Bacaları denmiştir? Bu soruların cevabını bir hikaye ile açıklamaya çalışayım; Baca kelimesi, yörede pencere anlamında da kullanılmaktadır. Rahmetli babaannem bize, yaşadığı eve yakın olan mağaralarda perilerin (üçharflilerin) yaşadığı ve birçok zaman düğün seslerine şahit olduklarını anlatırdı.
Yani eskiden bu mağaralarda (Bacalarda) Perilerin yaşadığına inanılırmış. Bu doğa harikalarının içlerine yapılmış mağaralara bu sebepten dolayı Peri Bacaları ismi verilmiş olduğu düşünülmektedir Bu isimde yaygınlaşarak İngilizcesi “Fairy Chimneys” olarak ta tüm dünyada kullanılan bir isim haline gelmiştir. Ayrıca Peri Bacaları’yla ilgili birçok masal ve hikayeler de yaygın olarak anlatılır. Vadiler ve Doğal Kaleler Kapadokya’nın görülmesi gereken en önemli doğal kalesi Uçhisar Kalesi’dir; Uçhisar Kalesi’nin doğal oluşumu ve mağaraları ile Kapadokya’yı zirveden görmek ve gün batımını izlemek unutulmaz anlar yaşamanıza sebep olacaktır.
Kapadokya Vadileri ise;
Ihlara vadisi; Aksaray-Nevşehir karayolu üzerinde bulunan Ihlara Vadisi, büyüklüğü, tarihi, yeşil alanları, trekking alanları ile keyifli bir gezme alanıdır.
Kızıl Vadi – Göreme: Dünya’da günbatımının en güzel seyredildiği merkezlerden biri olan Kızılçukur Vadisi'nde güneş, Peri Bacaları ile birlikte eşsiz bir manzara sunuyor. Derin, kıvrımlı ve yamaçları kırmızı renkli vadiye akşam güneşi vurduğunda, oturup seyre dalıyorsunuz, her dakika değişen renkler size farklı bir dünyada olduğunuzu hissettiriyor.
İsterseniz bir oyun oynayın, önce dikkatle bakın, sonra gözlerinizi iki dakika kapatıp yeniden bakın, renklerin değiştiğini daha açık göreceksiniz. Güneşin son ışıklarını seyretmek isteyen yerli ve yabancı turistler bu keyfi hiç unutamıyorlar.
Doğa harikası Peri Bacaları ve güneş birbirlerine çok yakışıyor.
Bağlıdere Vadisi ( Aşk Vadisi ) – Uçhisar: Yabancı turistler ve halk arasında "Aşk Vadisi" olarak anılan Bağlıdere Vadisi’ndeki Peri Bacaları, biçim, renk ve boyutları açısından farklılıklar göstererek etkileyici görünümler oluştururlar. Bu vadideki Peri Bacaları silindir gövdeli ve başlıklıdır. Parkur oldukça zevklidir. Yeşillik, üzüm bağları ve meyve ağaçları arasında inanılmaz kaya oluşumlarını gözlemleyeceksiniz. Hafif bir tempo ile vadi yürüyüşünü yaklaşık 2,5 saatte tamamlayabilirsiniz.
Dünyanın Sekizinci Harikası “Yer Altı Şehirleri”
İstilacılarla bölge sakinleri arasında yaşanan yüzlerce yıllık bir kaçma-kovalama sürecinin sonunda Kapadokya’nın yeraltı dünyası, neredeyse kusursuz bir savunma mekanizması haline gelmiş. Yeryüzündeki kiliseler yeraltına taşınmış ve Kapadokya yerin altına girerek yasak dinlerin manastırlarına dönüşmüştür. Yeryüzünün derinliklerinde sürdürülen inziva sürecinde hayatları rahatsız edecek her türlü izinsiz giriş için ince önlemler düşünülmüş. Duvarlarına kandil ve mum koymak için oyuklar açılmış ve kandiller için dışarıdan bezir yağı getirilmiş.
Çapları 2,5 metreyi, kalınlıkları ise 50 cm’yi bulan yuvarlak sürgü taşlarıyla dışarıdan açılması olanaksız kapılar yapılmış. Bunların ortaları ve kapıya gelmeden tünelin hemen üstüne delikler açılmış ve böylece bir yandan düşmanın görülmesi sağlanırken, bir yandan da düşmana saldırabilme olanağı hazırlanmış. Uçsuz bucaksız koridorlarda yolunu kaybetmiş umutsuz istilacıların, 3 metrelik tuzaklara düşmekten kurtulmuş olanların üzerine kızgın yağ dökmek için dikine delikler açmayı da ihmal etmemişler.
Hayvanları derinlere indirmenin güçlüğü nedeniyle genellikle giriş katlarına yapılan ahırların duvarlarına açılmış yemlikleri bugün bile görmek mümkün. Bugün bölge köylerinde halen kullanılmakta olan tandırlarıyla mutfaklar, kat tavanlarında yer alan tarihin ilk telefonu olarak bilinen minik haberleşme delikleri, aynı zamanda su kuyusu olarak da kullanıldığı anlaşılan havalandırma bacaları, yeraltı sakinlerinin buraları uzun süre kalmak üzere inşa ettiklerini açık bir şekilde gözler önüne serer.
Bölgenin tüf kaya dokusunun oyulmaya çok elverişli olması, öncelikle erzak deposu ve barınma amaçlı olmak üzere ilk mağara evlerin yapılmasını, ardından mağaraları geçitlerle birbirine bağlayarak etkili bir savunma sistemi olarak genişletilmesini sağlamıştır. Özkonak, Derinkuyu ve Kaymaklı yeraltı şehirleri yörenin en önemli ziyaret edilmesi gereken yerleridir.
Özkonak Yeraltı Şehri; Özkonak yeraltı şehri doğduğum yer olan Avanos ilçesine 11 km uzaklıkta Özkonak Kasabasındadır. Özkonak kasabasını, hem doğduğum yer olması, hem de keşfedilmemiş birçok alanı olması sebebiyle detaylı anlatmaya çalışacağım. Özkonak kasabasının eski ismi “Genezin”dir.
Yavuz Sultan Selim, 1514 senesinde Mısır seferleri sırasında, bir vadiyi aşmak için birçok mağaradan mağaraya geçmek zorunda kalır ve “gene in – gene in ” diyerek “yine mağara” anlamına gelen “Genezin” ismini kendisinin belirlediği bilinmektedir. Bu da 1500’lü yıllarda da ne kadar çok mağaraların kullanıldığının bir göstergesidir. Öyle ki halen Özkonak kasabasında, cepheleri mağaralarla dolu 3 adet vadi ve dönemin en ihtişamlı manastırı olan Belha Manastırı, ayazma ve yeraltı şehri bulunmaktadır.
Halen Birçok kişinin bahçesinde, bazıları tek odalı, bazıları çok odalı, bazıları yıkılmış, bazıları ise dolu olan halen temizlenmemiş birçok mağara ve tarihi mekan bulunmaktadır. Dedemlerin evi de bu mağaraların üzerine inşa edilmiş ve birçok odası erzak deposu, hayvan barınağı olarak kullanılırdı.
Bizim evimiz ise bir vadi kenarında olan bahçemize 1971 yılında yapılmış. Bu bahçede daha önceden de bilinen ancak içleri toprakla dolu olan mağaralar, 1972 yılında babam, cami müezzini Latif Acer tarafından ortaya çıkarılmıştır. Yeraltı şehrinin temizleme çalışmalarını Özkonak Belediyesi yaptırıp, 1973 yılında turizmin hizmetine sunmuştur. Buranın korunmasını ve tanıtılmasını 1990 yılına kadar babam Latif Acer üstlenmiştir. Daha sonra Özkonak Yeraltı Şehri’ne gelen yerli ve yabancı turist sayısının büyük çapta artması ile birlikte bahçemiz kamulaştırılarak müze müdürlüğünün kontrolü altına alınmıştır.
Özkonak Yeraltı Şehri, diğer yeraltı şehirlerinde olduğu gibi hayvan beslenme yerleri, erzak depoları, şarap mahzenleri, şarap küpleri, taş kapıları, kusursuz güvenlik sistemleri, havalandırma sistemleri olup, sadece Özkonak yeraltı şehrinde olan tarihin en eski telefonu olarak bilinen odalar arası haberleşme sistemleri ile dikkat çekmektedir.
Yüzyıllarca önce mühendislik harikaları olarak inşa edilmiş, onlarca savaşlar görmüş bu yeraltı şehirleri, çocukluğumdan beri, en teknolojik Uçaklar, bombalar, füzeler, kitle imha silahları, kimyasal silahlar kullanılsa bile güvenli yerler olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan bakıldığında tasarlanan mühendisliğin akıl almaz boyutu düşündürücüdür.
Babam Latif Acer, görev yaptığı camide müezzinlik görevini sürdürürken Özkonak Yeraltı Şehrinin korunmasında ve tanıtılmasında da büyük emekleri olmuştur. Türkiye dahil birçok ülkenin “Türkiye” ve “Kapadokya” tanıtım kitaplarında Özkonak Yeraltı şehrinin ve kendisinin adı geçmekte olup, bu kitapları ve kartpostalları turistlere imzalayarak dağıtmaktadır.
Sevgili babama, büyük emekleri ile tarihi gün yüzüne çıkarıp bugünlere taşıyarak ülkemize kazandırdığı için gönülden teşekkürlerimi bir borç biliyorum. Ben de, 5 yaşından itibaren Özkonak Yeraltı Şehri’nde, yerli ve yabancı turistlere Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca rehberlik hizmeti verdim.
1990 yılından itibaren ise altında tarihi yeraltı şehri olan bahçemiz kamulaştırıldıktan sonra hediyelik eşya dükkanımızda babam, annem, ağabeyim ve ben hizmet vermeyi sürdürdük. Kapadokya’dan 1991 yılında Eğitim hayatıma İstanbul’da devam etmek için ayrılmış olsam da lise, üniversite ve yüksek lisans eğitimlerim süresince her tatilde yine dükkanımızda büyük bir keyifle çalışmaya devam ettim. Ailem ise halen Kapadokya’daki dükkanımızı işletmektedir. Söylemeden geçemeyeceğim, dünyayı kurtaran adam filmi ben 6 yaşındayken 1983 yılında bir kısım sahneleri Özkonak yeraltı şehrinde çekilmiş, ağabeyim ve ben küçük rollerle bu filmde yer almıştık.
Kapadokya’da Çömlekçilik Çömlekçiliğin Kapadokya'daki geçmişi, Hititlere kadar uzanmaktadır. Anadolu'da çömlek yapımı Neolitik devirde (İ.Ö. 7000'li yıllar) Çatalhöyük'te başlamış, İ.Ö. 2000'lerde Mezopotamya'dan ticaret için gelen Asurlular Hititlere çömlek yapımını öğretmişlerdir. Bu el sanatı bölgede yaşayan medeniyetler tarafından bugünlere kadar sürdürülmüştür.
Kapadokya'nın toprak kaplarıyla (çömlek) ünlü yöresi Avanos'tur. Volkanik bir arazi üzerine kurulu olan ilçe, bir yandan Kızılırmak'ın getirdiği nitelikli çamur, öte yandan yakın çevredeki elverişli kil yatakları dolayısıyla seramik üretimi için uygundur. Çeşitli işlemlerden geçirilerek üstün nitelikli bir seramik hamuru haline getirilen yağlı kırmızı toprak basit görünüşlü atölyelerde şekil kazanır.
Kapadokya’da Şarapçılık Kapadokya’da tarihi mekanlarda en çok dikkat çeken bölümler şaraphaneler ve şarap küpleridir. Üzümcülük ve şarapçılık, binlerce yıldır, Kapadokya yöresinde en çok yapılan çalışmalardır. Günümüzde de dünyaca ün kazanmış Kapadokya bağlarından üretilen şaraplar dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanına dağıtılmakta ve her geçen gün daha da çok tanınmaktadır. Öyle ki şarapçılıkta Fransa ve İtalya gibi ülkelerin bazı büyük firmaları, Kapadokya’da bağlar kiralayıp özel üzümler yetiştirmeye başlamıştır.
Kapadokya’ya nasıl gidebilirim? Kapadokya, arabaları ile gitmek isteyenler için İstanbul’a 750 Km, Ankara’ya 270 Km uzaklıktadır. Uçakla gitmek isteyenlere 1 saat mesafededir. Nevşehir ve Kayseri Havaalanları kullanılarak ulaşılabilir. Birçok turizm firmasının düzenlediği turlar eşliğinde gitmek en güzel olanıdır. Artık her tatil fırsatınızda Kapadokya turu bulabilirsiniz.
Kapadokya’yı mutlaka bir rehber eşliğinde gezmeyi tavsiye ediyorum. Bu şekilde özellikle ilk gittiğiniz zaman rehberiniz birçok muhteşem güzellikleri tarihi ile birlikte size anlatabilecektir. Ancak hızlandırılmış olacağı için her yerini gezebilmeniz zor olacaktır. O yüzden mutlaka kendi başınıza ikinci kez, üçüncü kez gelmek gelmek isteyeceğinizi düşünüyorum. Hatta Kapadokya’da yaşamak nasıl olurdu diye düşünmeye başlayacaksınız.
Kapadokya’da yaşamayı tercih edenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Benim bizzat tanıdığım başta Fransız ve Almanlar olmak üzere birçok yabancı ve yerli turist temelli yaşamak için Kapadokya’yı tercih ediyorlar.
Kapadokya’da nereleri gezmeliyim, neler yapmalıyım? Kapadokya’ya gidip de görmeden dönülmemesi gereken ilk yer Göreme’dir. Göreme açık hava müzesi, renkli ve canlı freskli kiliseleri, Peri Bacaları, pansiyonları ve yemekleri ile gezilecek yerlerin başında gelmektedir. Zelve ve Paşabağ; Avanos ve Göreme arasında yer alan ve her ikisine de 2 Km uzaklıkta olan, Peri Bacalarını bu kadar net görebileceğiniz tek yerdir.
Peri Bacalarının içine girip gezebilirsiniz. Zelve Açık hava müzesi ise trekking yapabileceğiniz, tarihini daha iyi anlayabileceğiniz bir yerdir. Bunların dışında gezilmesi gereken diğer yerler; Uçhisar Kalesi, Kızıl Vadi, Ürgüp, Türkiye’nin Venedik’i Avanos, Özkonak Yeraltı Şehri, Ihlara Vadisi, Hacıbektaş, Kozaklı Kaplıcalarıdır.
Kapadokya Turları
Kapadokya’da gezinizi eğlenceli hale getiren pek çok turlar yapılmaktadır. Bunların en önemlisi ve dünya çapında bilineni balon turudur. Kapadokya’nın simgesi olan balon turları bölgenin eşsiz güzelliğini görmenin en etkili yoludur. Gökte ağır ağır süzülerek bölgenin eşsiz güzelliklerini görme imkanı bulabilirsiniz. 1 saat 15 dakika süren balon turu, sizi Kapadokya uygarlığının yürüyerek ulaşamayacağınız en uzak noktalarına kadar götürür.
Sabah 05.00–05.30 arası kaldığınız otelden alınarak kalkış alanına getirilir ve kalkış alanında balonları hazırlanırken seyretme imkanı da bulabilirsiniz. Saat 06.00 civarında balonlar havalanır. Yaklaşık 1000 feet yüksekliğe çıkılarak gündoğumu ve genel Kapadokya manzarası seyredilir. Daha sonra vadi içlerine inilerek fotoğraf çekimleri için Peri Bacaları ve vadi manzaraları sunulur. Balon turu dışında ayrıca, at turu, safari-jeep turu, atv turu bisiklet Turu ve özel turlar yapabilirsiniz.
Kapadokya Yemekleri
Kapadokya’ya gidip de yemeden dönmemeniz gereken yöresel tatları da söylemeden geçmek istemedim. Özellikle, testi kebabı, gendime, bulgur pilavı ve mantı yörenin en değişik tatlarıdır. Evinize dönmeden önce de mutlaka sütle kavrulmuş kabak çekirdeği almanızı tavsiye ederim.
Kapadokya’da Konaklama
Kapadokya’da otantik veya lüks, ya da hem otantik hem lüks konaklama imkanları sunulmaktadır. Otel haline getirilen mağaralarda veya Peri Bacalarında hem tarihi hemde lüksü yaşamanız mümkündür.
Festivaller: Hacıbektaş Festivali Bağbozumu festivali Balon festivali Şarap Festivali
Diziler ve Filmler Kapadokya aynı zamanda mistik havası, farklı görselliği ve mekanlarıyla dünyanın ve Türkiye’nin film platosu haline gelmiştir. Pek çok diziye ve sinema filmine ev sahipliği yapmaktadır. Bunların en bilinenleri; Asmalı Konak, Yer Gök Aşk ve Dünyayı Kurtaran Adamdır, Hayalet Sürücü (intikam ateşi)
Yazar: Acerpro Bilişim Çözümler Şirketi Genel Müdürü Fatih Acer
...Devamı: http://www.makalemarketi.com/seyahat-ve-tatil/gezi-ve-tatil-rehberleri/3084-bir-masaldir-kapadokyada-yasamak.html#ixzz2oEOjgAyy